Birisi, Bir şey Olmak Zorunda mısın?

“Kabaklı strudel…” Kulağa şifre gibi geliyordu. “Ceviz mi… yoksa üzüm mü… yoksa ikisi birden mi… yoksa hiçbiri mi…” Ne fark ederdi? Bu sadece dış görünümdü, satıhtaki gölgeler; oysa o öteye geçmek, öze inmek istiyordu.

“Neden hepiniz aşkımı itiraf etmemi istiyorsunuz? Sevgililerimizi onlara duyduğumuz hisler konusunda ille de bilgilendirmeli miyiz? Bunu ilan etmek, karşılığında bir şey istediğin manasına gelmiyor mu? Her aşk ilanı, bir bencillik bildirgesi değil midir?”

“Ah garibim benim merak etme, harika bir akşam yemeği olacak. Güven bana, çok beğenecek.” diye onu teselli etti Alegre, felsefesini tümüyle gözardı ederek.

Ama bu telaş neden? Görüntüler, arkalarındaki gerçeği görmemizi engellemekten başka ne işe yarar? Ben kendimden o kadar da emin olmadığım halde neden hepiniz benim için uğraşıyorsunuz? Ben kimim, ne istiyorum, illa ki istemek zorunda mıyım… birini, bir şeyi… illa ki olmak zorunda mıyım… birisi, bir şey? Belki aşk, sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir. Kendini kaybettiğinde ve ego kuleni yıktığında karşılığında sevilmişsin sevilmemişsin ne fark eder? Kaşılığında bir şey almayı beklemeden vermeye başladığın anda bütün evren Ginseng olacak. Ginseng! Ginseng!

Elif ŞAFAK/Araf